
Avrupa’nın En Yoğun Sismik Çalışmalarından Biri: ELISE Projesi
Avrupa’nın En Yoğun Sismik Çalışmalarından Biri: ELISE Projesi

Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi üyesi Dr. Pınar Büyükakpınar Avrupa’nın en büyük sismik araştırma projesinin koordinatörlüğünü yürütmektedir.
Almanya ile Çekya sınırında yer alan Batı Bohemya / Vogtland bölgesi, Avrupa’nın en sismik ve jeodinamik açıdan en aktif levha içi bölgelerinden biri olarak tanımlanıyor. Bölge, yüzyıllardır tekrar eden deprem fırtınaları ile biliniyor. Hatta “deprem fırtınası” (seismic swarm) terimi, bilimsel literatüre ilk kez bu bölgedeki gözlemler sonucunda girmiştir. Bölge, 1897’den beri kayıtlı geniş raporlarla belgelenmiş sismik aktiviteler sayesinde, tarihsel kaynaklar açısından da örnek teşkil etmektedir. Buradaki sismisite, klasik anlamda tek bir ana şok ve ardından gelen artçılardan oluşmuyor; aksine, günlerce hatta aylarca süren, binlerce küçük magnitüdlü sarsıntıdan meydana geliyor. Araştırmalar, bu tür olayların çoğunlukla magmatik süreçler, kabuk içi akışkan hareketleri ve mantodan yükselen CO₂ çıkışları ile bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.
“Bu bölgede gördüğümüz şey, klasik tektonik depremlerden oldukça farklı. Sarsıntıların çoğu, yer kabuğu içinde hareket eden akışkanların ya da zaman zaman magmatik eriyiklerin etkisiyle ortaya çıkıyor. Ancak bu süreçlerin ayrıntılarını hâlâ tam olarak bilmiyoruz,” diyor Dr. Pınar Büyükakpınar. İşte bu nedenle 2025 yazında Avrupa’da bugüne kadar yapılan en yoğun sismik deneylerden biri, ELISE (Eger Large Seismic Experiment) başlatıldı.
Kapsam ve Yöntem
Ağustos 2025’te bölgede 210 geçici sismik istasyon kuruldu. Kasım’da eklenecek 90 ek istasyonla bu sayı yaklaşık 300’e çıkacak (Şekil 1). Bu geçici ağ, bölgede hâlihazırda çalışan 70 kalıcı istasyona eklenerek Avrupa’nın en yoğun sismik ölçüm ağlarından birini oluşturuyor.
“İstasyonların birbirine ortalama 2 km gibi kısa mesafelerle kurulmuş olması, en küçük mikro-depremi bile kaydetmemizi sağlıyor. Daha önce gözden kaçan titreşimleri bile artık tespit edip, yer kabuğunun ilk 15 km’sindeki kırık sistemlerini ve akışkan yollarını çok daha net inceleyebileceğiz,” diye açıklıyor Büyükakpınar.
ELISE kapsamında kurulan istasyonlar, 12–18 ay boyunca çalışacak. Bu süre zarfında deprem fırtınalarının dinamikleri, akışkan süreçleri ve potansiyel tehlike boyutları yüksek çözünürlükle araştırılacak. Projede kullanılan cihazlar GFZ’nin Jeofizik Enstrüman Havuzu (GIPP) tarafından sağlanıyor.
Bilimsel Hedefler
ELISE, yalnızca cihaz sayısı bakımından değil, analitik yaklaşımıyla da farklılık yaratıyor. Özellikle Qseek yazılımı (Isken ve diğerleri, 2025) gibi yapay zekâ tabanlı deprem konumlama yöntemleri sayesinde büyük hacimdeki veriler kısa sürede işlenebiliyor.
Büyükakpınar, “Bu teknoloji sayesinde adeta yer kabuğunun üç boyutlu bir haritasını çıkarıyoruz. Akışkanlar nereden geliyor, hangi yolları izliyor, hangi koşullarda deprem fırtınalarına yol açıyor, bunları çok daha ayrıntılı görebileceğiz,” diyor.
Bölgedeki son deprem fırtınası (2024–2025), bu yaklaşımın gücünü ortaya koydu. Bölgeye yoğunlaştırılmış istasyonlar ve kuyu içi sensörler yerleştirilmişti. Yapılan incelemeler, 10 km derinlikte magmatik eriyiklerin yükseldiğine dair bulgular ortaya koydu (Büyükakpınar ve diğerleri. incelemede). “Bu tek başına çok önemli bir ipucu. Ancak aynı süreçlerin tüm bölge için geçerli olup olmadığını anlamak için çok daha geniş kapsamlı bir deney gerekiyordu. ELISE tam da bu boşluğu dolduruyor,” diye vurguluyor Büyükakpınar.
Saha Çalışmaları ve Teknolojik Yenilikler
Yaklaşık 100×100 km² büyüklüğünde bir alana yayılmış 300 istasyonun kurulumu, saha lojistiği açısından da ciddi bir planlama gerektiriyor. “Bu büyüklükte bir ağı kurarken modern teknolojilerden faydalanıyoruz. Tüm istasyonların konumlarını, fotoğraflarını ve kurulum notlarını anında veri tabanına kaydediyoruz. Bu sayede sahadaki ondan fazla ekibin ilerlemesini eşzamanlı takip edebiliyor ve tüm bilgiler tek bir dijital havuzda toplanıyor,” diyor Büyükakpınar.
Bu yenilikçi saha yönetimi, hem hızlı hem de tutarlı veri toplamayı mümkün kılıyor. Gün sonunda tüm veriler bulut sistemine aktarılıyor ve ertesi gün saha ekipleri güncellenmiş bilgiyle çalışmaya devam ediyor.
Bilim, Enerji ve Toplum İçin Katkılar
Proje, Almanya ve Çekya’dan yaklaşık 30 araştırmacının ortak çalışmasıyla yürütülüyor. Büyükakpınar ise bilimsel koordinasyonu üstleniyor. “Burası gerçekten dünyada nadir bulunan bir doğal laboratuvar. Bizim için temel bilim açısından eşsiz bir fırsat ama aynı zamanda topluma da doğrudan faydası var,” diye vurguluyor.
Projeden elde edilecek sonuçlar yalnızca akademik bilgiyle sınırlı değil:
- Deprem riski açısından: Vogtland’da bugüne kadar 4,5 büyüklüğünü aşan bir deprem kaydedilmedi. “Ama akışkanların bu süreçteki rolünü anlarsak, gelecekteki riskleri daha güvenilir şekilde değerlendirebiliriz,” diyor Büyükakpınar.
- Enerji ve turizm açısından: Bölge, yoğun CO₂ çıkışları, kaplıcaları ve termal kaynaklarıyla aynı zamanda bir jeotermal ve turistik merkez. “Bu çalışmalar sadece bilim için değil; sürdürülebilir enerji kullanımı ve bölgesel turizm açısından da çok değerli katkılar sağlayacak,” diyor.
Türkiye İçin Yansımalar
Benzer deprem fırtınaları yalnızca Orta Avrupa’ya özgü değil. Türkiye’de de farklı bölgelerde, özellikle Batı Anadolu’daki jeotermal alanlarda, zaman zaman Doğu Anadolu’da ve diğer aktif tektonik bölgelerde sıklıkla gözleniyor. Ancak bu olayların akışkanlarla ilişkisi hâlâ tam olarak açıklığa kavuşmuş değil.
“Türkiye’nin jeotermal potansiyeli çok yüksek. Ama deprem fırtınalarının sıvılarla olan ilişkisini anlamadan bu potansiyeli güvenle değerlendirmek mümkün değil. Bu yüzden Vogtland’da yürüttüğümüz çalışmalar bizim için sadece bir bilimsel merak değil, aynı zamanda Türkiye için de doğrudan değer taşıyor. Hem jeotermal enerji hem de turizm açısından bu araştırmaların önemi çok büyük,” diye vurguluyor Dr. Pınar Büyükakpınar.

Proje websitesi: https://www.gfz.de/en/section/physics-of-earthquakes-and-volcanoes/projects/elise-eger-large-seismic-experiment
Kaynakça
- Isken, M., Niemz, P., Münchmeyer, J., Büyükakpınar, P., Heimann, S., Cesca, S., Vasyura-Bathke, H., & Dahm, T. (2025). Qseek: A data-driven Framework for Automated Earthquake Detection, Localization and Characterization. Seismica, 4(1). https://doi.org/10.26443/seismica.v4i1.1283
- Büyükakpınar, P., Dahm, T., Hainzl, S., Isken, M., Ohrnberger, M., Doubravová, J., Wendt, S., & Funke, S. (incelemede). Modelling of earthquake swarms indicates magmatic fluids in the upper crust beneath the Eger Rift.