(+90) 312 418 82 69

jfmo@jeofizik.org.tr
tmmobjfmo@hs01.kep.tr

Milli Müdafaa Caddesi NO:10/7

06650 Kızılay/ANKARA
MENU
 <BR>21 YILINDA; 17 AĞUSTOS 1999 GÖLCÜK DEPREMİ


21 YILINDA; 17 AĞUSTOS 1999 GÖLCÜK DEPREMİ

21 yıl önce; 17 Ağustos 1999 tarihinde saat 03:02`de Richter ölçeğine göre 7.4 büyüklüğünde merkez üssü Gölcük olan ve 45 saniye devam eden bir deprem meydana geldi. Gölcük deremi, milyonlarca insanımızın yaşadığı Kocaeli, Sakarya, Düzce, Yalova, Bolu, Bursa, İstanbul, Sakarya ve Zonguldak illerini etkiledi.  2010 yılında yayınlanan Meclis Araştırması Raporu`na göre 18.373 vatandaşımız vefat etti. 48.901 vatandaşımız yaralandı. 505 vatandaşımız sakat kaldı. 96.976 konut ve 15.939 işyeri kullanılmaz hale geldi.

17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli Büyük Marmara Depremi`nde ve  sonradan meydana gelen,  Richter ölçeğine göre ; 12 Kasım 1999 tarihinde 7.2 büyüklüğünde Düzce Depremi, 3 Şubat 2002 tarihinde 6.4 büyüklüğünde Afyon Çay-Sultandağ Depremi, 27 Ocak 2003 tarihinde 6.2 büyüklüğünde Tunceli-Pülümür Depremi, 01 Mayıs 2003 tarihinde 6.4 büyüklüğünde Bingöl Depremi, 08 Mart 2010 tarihinde 6.1 büyüklüğünde Elazığ Karakoçan-Başyurt Depremi, 23 Ekim 2011 tarihinde 7.2 büyüklüğünde Van Depremi, 21 Temmuz 2017 tarihinde 6.5 büyüklüğünde Bodrum Depremi, 24.01.2020 tarihinde 6,8 büyüklüğünde Elazığ-Sivrice depremi ve büyüklükleri 6`dan küçük olan depremlerdeki can ve mal kayıplarımız depremlere yeterince hazırlıklı olmadığımızı göstermiştir.

Ülkemiz; Avrasya-Arap-Afrika levhası arasında yer almaktadır. Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattıyla deprem kuşağı içerisinde bulunmaktadır. Topraklarımızın %93`ü, nüfusumuzun %95`i, büyük sanayi merkezlerinin %98`i ve barajlarımızın %93`ü deprem bölgesindedir.

Ülkemiz bir deprem ülkesidir. Aktif bir deprem kuşağında bulunan ülkemizde, depremlerin  geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacağı bilimsel bir gerçektir. Küçük-büyük depremlerle kendisini bize hatırlatan Büyük Marmara Depremi ise adım adım yaklaşmaktadır. İstanbul`daki yapı stokunun %60`ı, mühendislik hizmeti almadan inşa edilmiştir.

Bu nedenle başta İstanbul olmak üzere ülkemizdeki mevcut yapı stokunun depreme karşı dayanıklılık kontrolünün yapılarak, yapının durumuna göre güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması önem arz etmektedir. Riskli binaların taranıp tespit edilmesinde, yapıya hasar vermeden binanın dayanıklılığını inceleyen Jeofizik Mühendisliği yöntemlerinden yararlanılmalıdır.

Jeofizik Mühendisleri; elektronik cihazlar kullanarak yapıya hiçbir zarar vermeden yapı görüntülerini çıkarmakta ve bu görüntüleri yorumlayarak yapı hakkında bilgi vermektedir.

Binayı yıkan depremin dinamik parametreleridir. Bu parametreler Jeofizik Mühendisleri tarafından hesaplanmaktadır. Depreme dayanıklı yapı tasarımı için zemin etütlerinde mutlaka Jeofizik Mühendisliği çalışmaları olmalıdır. Yapı ruhsatlarına esas zemin ve temel etüt raporlarının kontrolü ve gerekli durumlarda yerinde kontrolü/takibi belediyelerde çalışan Jeofizik Mühendisleri tarafından yapılmaktadır. Ancak belediyelerde yeterli miktarda Jeofizik Mühendisi bulunmadığından, raporların doğru ve tam denetimi yapılamamaktadır. "Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği" ile tanımlanan zemin ve temel etütlerindeki jeofizik mühendisliği hizmetlerinin denetimli, kontrollü ve yüksek kalitede yürütülmesi ve  insanların en doğal hakkı olan deprem güvenli binalarda yaşam hakkı için, her belediyede en az bir jeofizik Mühendisi istihdam edilmesi kamu yararınadır. 

Depremler ve doğal afetler ülkemizin kaçınılmaz bir gerçeğidir. Bu nedenle; toplumda deprem bilincinin oluşturulması, deprem ve afetlere karşı uygun yerleşim alanlarının belirlenmesi, güvenli binalar yapılması, deprem öncesi, sırası ve sonrası hazırlıklı olunması gerekmektedir.

Deprem zararlarını en aza indirmek için; mühendislik biliminin gerekleri dikkate alınmalı, zemin ve temel etüt raporları standartlara uygun yapılmalı, Riskli alanlar imara açılmamalı, bilimsel normlara dayalı yer seçimi yapılmalı, İmar Planına altlık teşkil eden jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütler yapılmalı, ada ve parsel bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir.

 "İmar Barışı" adıyla yasalaşan yeni "İmar Affı" ile, yapının depreme dayanıklılığı malikin sorumluluğuna bırakılarak, riskli yapıların mevcudiyeti devam ettirilmiş ve denetimsiz ve kaçak yapılar yasal hale getirilmiştir. Gelecekte olacak depremlerde büyük acıların mal ve can kayıpların yaşanmaması için, İmar Barışı adı altında ruhsatlandırılan yapılar taranarak, riskli yapılar tespit edilip güvenli hale getirilmelidir.

Ülke genelinde; kentsel dönüşüm projeleri riskli alanlardan başlayıp ele alınmalı, dönüşüm projeleri deprem odaklı olmalı rant paylaşımlı olmamalıdır.

Bir doğa olayı olan depremlerin önlenemeyeceğini ancak alınacak bilimsel önlemler ve bilinçli eğitim ile her türlü zararın en aza indirilebileceğini unutmamalıyız.  

Yaşadığımız depremlerde yaşamını yitiren vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz.

DEPREM ÖLDÜRMEZ; DENETİMSİZLİK, AKIL, BİLİM VE TEKNİK DIŞI UYGULAMALAR ÖLDÜRÜR. DEPREM BİR DOĞA OLAYIDIR. DEPREMİ ÖNLEMEMİZ MÜMKÜN DEĞİLDİR, ANCAK DEPREMLERİN BİRER AFETE DÖNÜŞMESİNİ ENGELLEMEK BİZİM ELİMİZDEDİR.

Saygılarımızla,  

17.08.2020

TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI

XVII. DÖNEM YÖNETİM KURULU 

Okunma Sayısı: 360