(+90) 312 418 82 69

jfmo@jeofizik.org.tr

Milli Müdafaa Caddesi NO:10/7

06650 Kızılay/ANKARA
MENU
DEPREM KADER DEĞİLDİR ÜLKEMİZDEKİ DEPREM GERÇEĞİNİ UNUTMAYALIM

DEPREM KADER DEĞİLDİR ÜLKEMİZDEKİ DEPREM GERÇEĞİNİ UNUTMAYALIM

19/05/2011 günü, saat 23:15`de M= 5.9 büyüklüğünde Kütahya-Simav merkezli bir deprem meydana gelmiştir. Depremin ardından büyüklükleri 2.2 - 4.8 arasında değişen artçı depremler meydana gelmektedir. Artçı deprem etkinliği azalarak sürmektedir.

Kütahya ili 2. derecede tehlikeli deprem bölgesindedir. Tarihsel dönemlerde yıkıcı depremlerden etkilenen Kütahya ili Gediz-Emet Fay Zonu, Simav Fay zonu ve Kütahya Fay Zonu‘nun etkisi altındadır. 1928 M= 6.2 Emet, 1944 M=6.2 Şaphane, 1970 M=7.2 Gediz ve 1970 M= 5.9 Çavdarhisar depremleri son yüzyılda bölgede ağır hasar yapmış depremlerdir.

Ana şok ve daha sonra meydana gelen depremler Kütahya ilinin güneyindeki BKB-DGD doğrultulu Simav Fay Zonu ile ilişkilendirilmiştir. Simav ovasını güneyden sınırlayan BKB-DGD genel gidişli fay, Simav Grabeni olarak adlandırılmış sağ yanal doğrultu atımlı bir faydır. Fay sistemi içerisinde gelişmiş en büyük yapısal çöküntü olan Simav ovası, Simav ve Şaphane fayları arasındaki sağa sıçramalı büklümde gelişmiş açılmalı bir havza olarak biçimlenmiştir. Bu havzanın kuzeydoğu kenarı Simav fay zonu içerisinde yer alan normal faylarla sınırlanır.

Deprem Kütahya-Simav‘da meydana gelmesine rağmen hissedilen yerlerde vatandaşlarımız geceyi sokakta geçirmişlerdir. 1999 yılında meydana gelen Kocaeli-Gölcük ve Düzce depremlerinin üzerinde 12 yıl geçmesine rağmen vatandaşlarımızın yaşanan o travmayı atlatamadığı ve binalarına güvenemediği ortadadır.

13 Temmuz 2010 tarihinde resmi gazetede yayınlanan karar ile Yapı denetim uygulaması 01 Ocak 2011 tarihinde tüm Türkiye‘de uygulanmaya başlamıştır.  Yapı Denetim alanında yaşanılan süreç, yapı denetim alanını kamu denetiminden çıkararak, özel sektöre devretmiş, denetleyen ve denetlenen arasındaki ticari ilişki gerçek bir denetimi imkansız kılarken, yapı denetim alanı eskisinden daha da denetimsiz bir hale getirilmiştir.

Türkiye gibi topraklarının yüzde 93‘ünün aktif deprem kuşağı üzerinde bulunduğu ve nüfusunun yüzde 98‘inin deprem riski altında yaşadığı bir ülkede, yapılacak iş açık ve nettir;

-Kentleşme makro ve mikro planlama düzeyinde ele alınarak bölge planları yapılmalıdır. Yer seçim kararları yerinde yapılacak bilimsel çalışmalar sonucunda karara bağlanmalıdır.

-Bilim ve teknolojinin gereklerini yerine getirilmeli, ranta dayalı planlama ile niteliksiz yapı üretimi anlayışı terk edilmelidir.

-Gerek kentsel gerekse kırsal alanlarda yer seçimi, planlama ve yapılaşma karar süreçlerinde mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetleri etkin bir şekilde kullanılmalıdır.

-Yapı Denetim sistemi ile afet ve imar hizmetleri ticarileştirilmemeli, böylesine önemli bir konu piyasaların ve özel işletmelerin kontrolüne terk edilmemelidir. Vatandaşı "yurttaş" olmaktan çıkarıp "müşteri" konumuna dönüştüren hizmet anlayışları terk edilmeli, sosyal devletin kamusal hizmet anlayışları egemen kılınmalıdır.

-Stratejik deprem planını ivedilikle hazırlanmalıdır.

-Ülkemizde zarar azaltmaya yönelik afet odaklı harcamalar "bütçe dengelerini bozan bir gider kalemi" olarak görülmemelidir.

-Mevcut yapı stokları acilen incelenmeli, uygun olmayan zemin koşullarında ve niteliksiz yapılan yapılar tespit edilmelidir. Kentsel dönüşüm projelerine bu bölgelerde acilen vatandaşın sosyal ve kültürel durumu dikkate alınarak başlanılmalıdır.

-Deprem ve diğer doğa olaylarına karşı toplumsal bilinç geliştirilmelidir.

-İmar planlarına altlık teşkil eden Jeolojik-Jeofizik-Jeoteknik etütler yapılmadan yeni yerleşim alanları belirlenmemeli, parsel ve ada bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir. Tüm belediyelerde Jeofizik çalışmaları yapılmamış zemin etüt raporları kabul edilmemelidir. Afet risklerinin azaltılmasında önemli bir rolü olan Yerel Yönetimler, Jeofizik Mühendisleri istihdam ederek uygulama ve denetim görevlerini yerine getirmelidirler.

-1999 Depreminden sonra birtakım zorunlu düzenlemeler getirilmiş olsa da, binaların depreme karşı dayanıklı olarak inşa edildiklerini söylemek zordur. Bu konuda vatandaşı bilinçlendirmek, denetimleri sıkılaştırmak ve yaptırımlar uygulamak için Devlete büyük görevler düşmektedir.

-Üniversiteler, TMMOB ve bağlı meslek odaları ve uygulamacı Kamu Kurumlarının birikimi dikkate alınarak deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrasında yapılacak çalışmalara ilişkin bir deprem politikası oluşturulmalıdır.

Depremler ülkemizin tektonik yapısının önlenemez sorunudur. Depremler kader değildir.

Depremler önlenemez ancak alınacak tedbirlerle zararları azaltılabilir. Geçmişteki afetleri yaşamamak için başta deprem olmak üzere tüm afet sorunlarına kalıcı önlemler alınması doğrultusunda yetkilileri duyarlılığa davet ediyoruz. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah‘tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyor, tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz.

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası
XIII. Dönem Yönetim Kurulu

 

Okunma Sayısı: 3209