
İSTANBUL’DA HİSSEDİLEN BALIKESİR SINDIRGI MERKEZLİ MW: 6,1 DEPREMİ HAKKINDA BİLGİ NOTU
BASINA VE KAMUOYUNA
İSTANBUL’DA HİSSEDİLEN BALIKESİR-SINDIRGI MERKEZLİ MW: 6,1 DEPREMİ HAKKINDA BİLGİ NOTU
10 Ağustos 2025 tarihinde, Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem ve Tsunami İnceleme Merkezi’nden alınan bilgiye göre merkez üssü Sındırgı-Balıkesir’de, moment büyüklüğü 6,1 olan ve 7,7 km derinliğinde bir deprem meydana gelmiştir. Depremin etkisi ile yapılarda yıkımlar ve ağır hasar oluşmuş edinilen bilgiye göre bir vatandaşımız vefat etmiştir. Hayatını kaybeden vatandaşımıza Tanrı’dan rahmet, yaralılara şifa dileriz.
Depremin odak derinliğine bakıldığında sığ bir deprem olduğu bu sebeple yüzeyde etkisinin/şiddetinin fazla olduğu söylenebilir. Kandilli Rasathanesi (BDTİM) tarafından yayımlanan şiddet haritasına göre Mw6,1 büyüklüğündeki depremin merkez üssünde 9 şiddetinde hissedildiği görülmektedir (Şekil 1).

Şekil: Mw:6,1 Sındırgı/Balıkesir Depreminin Aletsel Şiddet Haritası (BDTİM)
Depremin meydana geldiği fay ise Simav Fay Zonunun kuzey batısında bulunan Sındırgı Segmenti’dir (Şekil 2).
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Erdem Gündoğdu, Süha Özen ve Tolga Bekler’in yapmış olduğu çalışma ve yayınladıkları makalede Simav Fay Zonu’nun Sındırgı Segmenti incelenmiş ve bölgede Neotektonik dönemi temsil eden dört evreli bir tektonik rejimin var olduğunu ortaya koymuşlardır (KD-GB Sıkışma Rejimi, KB-GD Genişleme Rejimi, KB-GD Sıkışma Rejimi ve KD-GB Genişleme Rejimi). Bölge volkanik kayalar, piroklastik kayalar ve karasal kırıntılardan oluşmaktadır. Sındırgı yerleşim alanının alüvyon üzerinde olduğu görülmektedir. Alüvyonların deprem dalgalarının genliğini büyüttüğü bilinmektedir. Bu nedenle depremin şiddeti daha fazla hissedilir.
Şekil 3. Bölgenin kinematik analizlerine göre stres yönleri (Gündoğdu vd., 2020),(fay haritası Emre vd., 2011’den, jeoloji haritası M.T.A., 2002’den sadeleştirilerek alınmıştır)
Mw: 6,1 depreminin 4,6 ve 4,4 büyüklüklerinde artçı depremleri olmuştur. 3,0 ile 5,0 büyüklükleri arasında artçı depremlerin meydana gelmesi olağandır. Deprem büyüklükleri azalarak artçılar devam edebilir ve bu şekilde sönümlenmenin gerçekleşmesi beklenendir. 3,0 büyüklüğünden küçük depremlerin insanlar tarafından hissedilmesi zordur ancak küçük depremler de olacak ve deprem istasyonları kaydedecektir.
Binalarında gözle görülen hasarları olan vatandaşlarımızın kamu kurumlarına durumu bildirmelerini ve hasarlı yapılara girmemelerini öneririz.
Türkiye aktif bir deprem kuşağı üstünde bulunmaktadır. Ülke topraklarının, sanayisinin ve barajlarının büyük bir kısmı deprem kuşağı içinde yer almaktadır. Bir doğa olayı olan depremler geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacaktır. Ancak bu doğa olaylarının afete dönüşmesi günümüz teknolojisi ve imkanlarıyla kabul edilemez durumdadır.
Bu doğa olayını çıkardığımız İmar Afları ile, yarattığımız dolgu alanları ile, zemin büyütmesi yüksek dere çökellerine yapılaşma ile, denetimsiz hazırlanan projeler ile bizler afete dönüştürdük, dönüştürüyoruz.
Kamusal bir anlayışla yürütülmesi gereken yapı denetim sistemi ticarileştirildi. Yer mühendislik çalışmalarının denetimi ise gündeme dahi getirilmedi.
Odalarımızın mesleki yeterlilik, belgelendirme ve denetim süreçleri kaldırıldı.
Kentsel dönüşüme ‘’Kötü Zemin / Kötü Yapı’’ öncelikli bölgelerden başlanması gerekirken rantı en yüksek bölgelerden başlamak tercih edildi.
Tüm bu adımlar depreme dayanıklı bir kent oluşturmanın önünde büyük bir engel haline geldi.
Peki neler yapılmalı?
Deprem sonrasında haberleşmek için GSM Operatörlerine büyük görev düşmektedir. Deprem anında ve sonrasında kesintisiz iletişim sağlamaları bir kamu görevidir ancak bu konuda ciddi eksikliklerin yaşandığını her deprem sonrası tekrar tekrar görüyoruz. 10 Ağustos Sındırgı/Balıkesir depremi sonrası da iletişimin kesildiği ve operatörlerin hizmet veremediği görülmüştür. Bu konu kamu-özel sektör iş birliği ile çözümlenmelidir.
Projelendirmeleri yapan mimarlarımız engelli vatandaşlarımızın afet anında binayı kolay bir şekilde tahliye edebilmesine müsaade edecek yapılar tasarlamalıdır. Bizler Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak her yıl ‘’Afete Hazırlıkta Engellileri Unutma Sempozyumu’’ düzenlemekteyiz. Sesimizi duyurmak için elimizden geleni yapıyoruz ancak karar vericilerin de bu sese kulak vermesi gerekmektedir.
Odalar, kamu yararına çalışan meslek örgütleridir. Bilimin ışığında, gerçekleri söylemekle görevlidir. Odaları siyasi bir yapılanma olarak görmek en büyük afettir. AFAD, hazırladığı il risk azaltma planlarında (İRAP), yine hazırladığı Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) ta hazırlık aşamasında odamızın görüşlerini almamıştır.
Afetlere dayanıklı / Güvenli yapılarda yaşamak insanların en temek ihtiyacı olan bir yaşam hakkıdır. Vatandaşlarımızın siyasilerden ve ülke yönetimine talip olanlardan bu hakkı yerine getirmelerini talep etmesi ve bu talebi her ortamda dile getirmesi önemlidir.
Vatandaşlarımız deprem güvenli konutlarda yaşamalı ve oluşturulan bilgi kirliliklerinden uzak tutulmalıdır. Uzmanlık alanı olmamasına rağmen deprem ve deprem tahminleri hakkında yorumlar yapan kişiler halkı korku ve paniğe sürüklemektedir. Bunun önüne geçmek için bu açıklamalar bir kamu kurumu aracılığıyla ya da oluşturulacak bir ‘’Deprem Bilim Kurulu’’ tarafından yapılmalıdır. Ülkemiz gibi deprem potansiyeli yüksek Japonya, Çin, Yunanistan, ABD, İran gibi ülkelerde deprem ile ilgili açıklamalar o ülkenin deprem araştırma merkezleri tarafından yapılmaktadır. Bilim insanları yapacağı açıklamaları bilimsel verileri ile desteklemeli, referans göstermelidir.
Deprem sonrası yerine konulamayacak bir insan canı diğeri ise tarihi yapılardır. Bize miras kalan bu yapıların gelecek dönemlere aktarılması için incelenmeli, güçlendirilmeli ve sürekli olarak yapı sağlığı izleme sistemleriyle denetlenmelidir. Yapılara tahribat vermeden yapı jeofiziği yöntemleriyle bu incelemelerin yapılması ve denetlenmesi için Arkeoloji Müzelerinin, Koruma Kurullarının ve Kültür Dairesi Başkanlıklarının da jeofizik mühendisi istihdamı sağlaması gerekmektedir.
Ülkemizde 6 Şubat 2023 Depremlerinden sonra İlçe Belediyelerinde Afet İşleri Müdürlükleri kurulma zorunluluğu getirilmiştir. Ancak bu müdürlükler birçok ilçe belediyesinde zorunlu olduğu için kağıt üzerinde kurulmuş yeterli teknik personel, yazılım ve cihaz desteği sağlanamamıştır. Birçok ilçe belediyesinde ise afet işleri müdürlükleri afet sonrası arama kurtarma odaklı yapılanmış ve afet öncesi risk azaltma unutulmuştur. Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak tüm yetkililere sesleniyoruz. Afet İşleri Müdürlükleri risk azaltma odaklı yapılanmalı ve deprem başta olmak üzere tüm doğa ve insan kaynaklı afetlerin oluşmaması için risk azaltma odaklı yapılanmalıdır. Bu konuda Şubemiz ve meslektaşlarımız her zaman yöneticilerimizin bilimsel ve istihdam anlamında destekçisi olmaya hazırdır.
Saygılarımızla.
TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
XVIII. DÖNEM YÖNETİM KURULU
KAYNAKLAR
- Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem ve Tsunami İzleme Merkezi (BDTİM) 10.08.2025 Sındırgı/Balıkesir Deprem Raporu
- Gündoğdu, E., Özden, S., Bekler, T., 2020. Sındırgı Fayı ve Düvertepe Fay Zonu Yakın Civarının Kinamatik ve Sismotektonik Özellikleri: Batı Anadolu (Türkiye), Journal of Advanced Research in Natural and Applied Sciences. Cilt 6, Sayı 2, Sayfa: 378-395
- Emre, Ö., Doğan, A. ve Özalp, S. (2011). Türkiye Diri Fay Haritası Serisi, 1:250.000 Ölçekli Balıkesir (NJ 35-3) Paftası, Seri No:4, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Ankara-Türkiye.
- T.A., 2002. Türkiye Jeoloji Haritası. 1/500.000 ölçekli İzmir Paftası.